🍏GDO VE COVİD-19
GENETİĞİ
DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR (GDO)
Türkiye'de 2010 yılında yürürlüğe giren
5977 Sayılı Biyogüvenlik Kanunu'nda GDO, "modern biyoteknolojik yöntemler
kullanılmak suretiyle gen aktarılarak elde edilmiş, insan dışındaki canlı
organizma" olarak tanımlanmıştır (Resmi gazete, 2010).
Genetik
biliminin gelişmesi ile canlılara farklı bir bakış açısı getirilmiştir. İnsanlığın
faydalanması amaçlanarak veya zarar amacı güdülerek birçok organizmanın genleri
üzerinde işlemler yapılmaktadır. GDO olarak adlandırdığımız şey tam olarak
biyoteknolojik işlemlerle insan dışındaki -şimdilik- organizmanın mevcut geni
üzerinde ekleme ve çıkarmalar yapılarak, kendisinde olmayan özellikleri
barındırmasını sağlamaktır. Yaşam koşullarının değişmesi, (teknolojinin insan
yaşamına etkisi ile), nüfusun kontrolsüz artması, tüketimin bilinçsizce
gerçekleştirilmesine bağlı olarak, mevcut organizmalar üzerinde iyileştirme
yapmak, insanoğlunun ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına kontrollü bir şekilde
GDO’lu ürünler üretmenin doğru olduğu gözüküyor.
Bitkilerde
ve hayvanlarda gen aktarımı farklı teknolojik yöntemlerle olmaktadır.
Hayvanlarda
gen aktarım metotları;
1. DNA mikroenjeksiyon metodu; Bu yöntem ile aynı türün başka bir üyesinden veya
farklı bir türden seçilen bir genin yapısının döllenmiş bir yumurtanın
pronükleusuna direkt olarak mikroenjeksiyonunu içermektedir. Memelilerde
etkili olduğu kanıtlanan ilk yöntemlerdendir.
2. Embriyonik kök hücre ile gen
transferi metodu; Bu metot, homolog rekombinasyon ile embriyonik kök hücrelerin in vitro
kültürüne önceden istenen DNA sekansının sokulmasını içerir.
3. Retrovirüs
aracılığıyla gen transferi metodu; Ekspresyon olasılığını arttırmak için, gen transferine bir
taşıyıcı veya vektör, genellikle bir plazmid veya bir virüs yardımı ile
yapılmaktadır (Buy 1997).
Bitkilerde gen aktarım
metotları;
1. ‘Shot-Gun’
metodu
2. Agrobacterium tumefaciens
transfeksiyonu,
3. Protoplast transformasyonu (Kulaç vd
2006).
GDO’ların
Karşımıza Çıktığı Alanlar
GDO üretim teknolojilerinden birçok alanda
faydalanabilmekteyiz. Bunlar başlıca;
-
Sağlık alanında (kırmızı biyoteknoloji),
-
Tarım alanında (yeşil biyoteknoloji),
-
Endüstri alanında (beyaz biyoteknoloji) ve
-
Deniz ürünleri alanında (mavi biyoteknoloji)
olmakla birlikte hayatımızın her alanında görmek mümkündür (Çetiner 2010).
En yaygın ürün örnekleri soya, pamuk, mısır ve kanola olup
uygulama en fazla soyadadır. Bunların yanında pirinç, balkabağı, ayçiçeği ve
yer fıstığının GDO’lu olarak üretimi yapılmaktadır. Muz, ahududu, çilek, kiraz,
ananas, biber, kavun ve karpuzda çalışmalar devam etmektedir. Tahıllardan ise
yalnızca çeltikte yabancı ot ilacına karşı dayanıklılık sağlayan bir gen
aktarımı yapılmıştır. Buğday, arpa gibi yüksek ekonomik değere sahip olan
ürünlerde henüz üretime sokulmuş bir transgenik ürün bulunmamaktadır (Çiçekçi
2008).
Ürünlerin genetiğinin değiştirilmesi endüstriyel üretim için
oldukça önemlidir. Gıdaların bozulmadan uzun süre muhafaza edilebilmesi,
tüketici beğenisini kazanabilme potansiyeli ve besin değerinde güçlendirmeler
yapılması açısından birçok alanda fayda sağlamaktadırlar.
Gıda alanında kullanılan enzimlerin birçoğu artık
Rekombinant DNA teknolojisiyle üretilmektedir. Rekombinant DNA teknolojisi ile
üretilen bir enzim GDO olarak düşünülmemelidir. Çünkü bu teknoloji ile üretilen
enzimler gıdalara farklı bir nitelik kazandırmak amacı ile kullanılmaktadır. Gıdanın
genetiğini değiştirmek amacı güdülmemektedir.
YÜZYILIN PANDEMİSİ; YENİ KORONOVİRÜS HASTALIĞI (COVİD-19)
Her yüzyılda bir, insanlığın kaderini etkileyen
koronovirüsler, 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde yeniden kendilerini
göstermişlerdir. Koronovirüsler, zarflı ve tek zincirli RNA virüsleridir. Coronavirdae
familyasına aitlerdir. (Ahn ve ark, 2020), Yüzeylerinde çubuksu uzantıları
olduğu gözlenmiştir. Bu yapısı itibariyle Latince’de taç anlamına gelen
‘corona’ ile birlikte kullanılarak ‘Coronavirus’ (taçlı virüs) adını almıştır. (Çiftçi
ve Çoksüer 2020).
Daha önceki yıllarda SARS ve MERS olarak karşımıza çıkmışlar
ve birçok ülkede enfeksiyonlara ve ölümlere sebep olmuşlardır. Bu yeni
koronovirüsün adı SARS-CoV 2’dir. Sars virüsüne %70 benzerliğinden dolayı bu
adı almıştır.
Genotipik ve serolojik özelliklerine göre dört alt gruba
ayrılmaktadır. Bunlar;
·
Alfacoronavirus; Yarasa, insan, domuz.
·
Betacoronavirus; Kemirgen, yarasa, insan.
·
Gammacoronavirus; Kuş, deniz memeli hayvanları.
·
Deltacoronavirus; Bülbül, ispinoz ve ardıç
kuşunda tanımlanmıştır.
COVID-19 infeksiyonunun kaynağı henüz tam olarak bir netliğe
kavuşmamıştır. Araştırmalar devam ettikçe yeni bilgiler gün yüzüne çıkmaya devam
ediyor. Şuan ki araştırmalar ışığında, bu infeksiyonun Çin’in Wuhan şehrinde
bulunan deniz ürünlerinin satıldığı bir pazarda yasadışı satılan vahşi
hayvanlardan kaynaklandığı düşünülmektedir. Hayvandan insana bulaşması
durumuyla başladığı düşünülen bu virüsün, insandan insana damlacık yoluyla ve
temas yoluyla bulaştığı bildirilmiştir. Hastalığa yakalanan kişilerin
öksürmesi, hapşırması veya konuşması ile çevreye bulaşmış olan virüsün, eller
aracılığı ile alınması, burun, ağız ve nadiren de göz teması ile bulaşabildiği
saptanmıştır. (Çiftçi ve Çoksüer 2020).
Pandemi sürecinde insanların merak ettiği ve araştırmaların
yapıldığı bir konu da gıda güvenliğidir. Gıdalardan bu virüsün insanlara
bulaşması mümkün olabilir mi? FDA’nın (ABD : Gıda ve İlaç Dairesi Amerikan Gıda
İlaç Dairesi ve) 27 Şubat 2020’de yayınladığı bildiriye göre COVİD-19
hastalığının gıdalar ve gıdaların ambalajları yolu ile bulaşabileceğine yönelik
bir bilgi bulunmuyor. Ancak hijyen kurallarına uyulmadığı taktirde
kontaminasyon olma riskinin her daim bulunduğunu biliyoruz. Dünya sağlık
örgütüne göre de COVİD-19 hastalığından önce de hiçbir koronovirüsün şimdiye
kadar gıda tüketimi ile bulaşmadığı gözlenmiştir. Koronovirüsler daha çok
solunum yolu ile vücuda alınmaktadırlar (WHO 2020a).
Virüslerden korunmak zor gözükse de oldukça basit. Kişisel
temizliğimiz ve çevre temizliği konusunda hassasiyetimizin artması gerekiyor.
Vücudumuzun hem içini hem de dışını en hassas şekilde korumak
mecburiyetindeyiz. Yediğimiz gıdalardan uyku düzenimize kadar birçok alanda insana
yaraşır bir şekilde yaşamalıyız. Hastalandığımızda diğer insanlara bulaş
olmaması için maske kullanmalıyız.
SAMET YILMAZ
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ-GIDA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ
KAYNAKLAR
Buy, M. 1997. Transgenic Animals. Canadian Council on Animal
Care (CCAC).
Çiçekçi O., 2008. İlköğretim Okullarında Görevli
Öğretmenlerin Transgenik Ürünler Konusundaki Bilgilerinin ve Görüşlerinin
Belirlenmesi. Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü Aile Ekonomisi ve
Beslenme Eğitimi Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 172.
Çiftçi, E., ÇOKSÜER, F., 2020. Yeni Koronavirüs İnfeksiyonu:
COVID-19. Flora, 25(1):9-18.
Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) Nedir? Sorular ve
Yanıtlar-1 Prof. Dr. Selim Çetiner Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa
Bilimleri Fakültesi Tuzla, İstanbul, 2010
Köksal, H., Dönmez, S., Özkaya, H., 1989. Rekombinant DNA
Teknolojisi Gıda Enzimlerinin Üretiminde Kullanılma Olanakları. Gıda,
14(1):43-49.
Kulaç, İ. Ağırdil, Y. Yakın, M. 2006. Sofralarımızdaki Tatlı
Dert, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ve Halk Sağlığına Etkileri. Türk
Biyokimya Dergisi, 31(3):151-5.
WHO (World Health Organization). (2020a). Coronavirus
disease 2019 (COVID-19) Situation Report – 32.



Yorumlar
Yorum Gönder