Terennüm Çay Evi
Kasım Düşüyor, Dilden Dil’e…
-Kasım-
Aylardan kasım. Caddede
sert rüzgarlar esiyor. Güneşi üstüme doğurmayarak kendimi mutlu hissettiğimi
sanıyorum. Bir kahve yapıp pencere kenarındaki kanepeye oturuyor ve caddeden
geçenleri seyre dalıyorum. Hayat, saatin erken olmasına aldırmadan hızla
akıyor. Herkes kendi derdiyle telaş içerisinde gibi. Daha birkaç ay öncesine
kadar kendimi bu şehirde bulmuş gibi hissediyordum. Şimdi yeniden kayıplarla
dolaşıyorum. Birkaç dost ve birkaç kitaptan başka hiçbir birikimim yok. Onlarda
sanki benden emin değil gibiler.
Kendime yeni dostlar
edinmek için kitapçıya gideceğim. Önce şu çizgili pijamalardan kurtulmam gerek.
Nerede şu büyük beden pantolonum benim?
Heyecanı aramayı unutalı
epey oluyor. Bütün bu sokaklar ne zaman cıvıl cıvıl görünecek gözlerime? Artık
okumanın gözlerle yapılan bir eylem olduğu düşüncesinden vazgeç!
Bu kitapçıda ne çok anı
var. Bir ay boyunca üniversite kitapları sattım, hem de bu zihniyetle kavgalı
olduğum halde.
Kovuldum evet! Neden
peki?
Yoğunluk olmadığında
kitap okuyormuşum. Yahu zaten ucuza kitap alayım, alamadıklarımı da çaktırmadan
okurum diye girmiştim işe. Eh işte kürkçü dükkanı dönüp dolaşıp yine geliyorum.
Tanıdık raflar arasında kulağıma ‘bende sana hatırlatılması gereken şeyler var’
diye fısıldayan kitaplar vardı mecbur onları aldım.
Kitapçının üst katına bir çaycı açılmış. Manzarası da güzel. Biraz soluklanma ve sayfalara göz atma vaktidir.
Dünyayı tam arkama alacağım derken... Edgar Alan Poe dirilmişte karşımda dikiliyordu şuan sanki. Bu benzerlik beni gerçekten çok şaşırttı.
Çayım taze içer misiniz
üstadım?
Olur alırım.
Kendine de katmış oturdu
karşıma. Bir anda anlatmaya başladı.
Üstadım, ben ne
tutunabildim bunca yıldır hayata, ne de geri kaldım yaşamaktan. Her mevsimde
başkadır düşüncelerim bir türlü yenemem kararsızlığı. Saygıda kusur etmem gelip
gidenlere, sevgimi çoğaltırım ufak bir tebessümde. Aksiyonsuzum nicedir, ne
zaman alsam kalemi elime aynı kelimeleri karalar dururum. Bir merhaba ile avuturum
yalnızlığımı. Bu şehrin asi çocuğuydum eskiden, şimdilerde masumiyetin
anlatıldığı şiirler ile sabahlıyorum. Merhametle doluyor içim şiirlerle,
demleniyor ruhum. Olacak gibi değildi deryaya atlamak mecburiyetinde kaldım.
Her an boğulur gibi çırpına çırpına kırdım kolumu kanadımı. Çayımı hep demli
içtiğimden mi dersin üstadım acılar hep içimde kaldı?
Ne anlatıyorsunuz efendim
siz? Demek gelmedi elbette içimden. Öyle
samimi geldi ki sözleri, kendi zihin dünyamızı başka bir siluette
gördüğümüzdeki o heyecan kapladı içimi.
Efendim, düşünceleriniz
bir yolcunun veyahut yola çıkmak üzere hazırlanmış ama yolu unutmuş bir insanın
sözleri gibi geldi kalbime. Uzun yıllar huzursuz yaşamış nihayet huzuru tatmış
ama sahip çıkamamış bir insanın sözleri gibi. Hatırlamamız şart ama hatırda
tutmamızda bir o kadar şart efendim. Değerli olmak ve değerli kalmak için devam
edebilmek için nefesi anlamlı kılabilmek için yerine getirmemiz gereken
sorumluluklarımız var.
Üstadım, kayıplarımdan
geçtim de hala kaybediyor olmak yakıyor canımı. Bu mekanı sizin gibilerin
gelmesi, çayımızdan bir yudum alıp sohbetiyle bizi mekanın ötesine geçirmesi
için açtım. Sizin bir kelamınız aydınlatır bu mekanı. Karanlıkta kalmak
niyetinde değilim artık.
Akşam ezanı okunuyordu.
Şehrin en güzel camisi yanı başımızda yüreklerimize ferahlık veriyordu.
Namaza gidelim inşallah
efendim.
Gidelim üstadım. Gidelim
de hatırlayalım inşallah.
Namazdan sonra avluda
biraz dolaştık. Hasbihale devam ettik. Kitaplarıma baktı. Nurettin Topçu’yu çok
severim dedi.
Sevilmez mi efendim, bir
dönemin en önemli entelektüel müslümanlarından bir tanesi. Sözleri şifa gibi,
aklımızı öyle bir etkisi altına alıyor ki gecelerce inliyor, genişliyor damarlar.
Nefesi
kesiliyor gecenin soğuğunda
Yaşadığını
ellerimle buluştuğunda anlıyor
Ürkek
bakışlarıyla etrafını süzüyor
Beni
ne yabancı ne de dost biliyor
Sesimi
hatırlıyor uzaklardan bir yerden
Ve
mahkum oluyor karanlığa
Siyahını
karıştırıyor kağıdıma
Kalbime
giden yolda herkes gibi kayıp
Arzularında
yenik, aydınlığa yüz çevirmiş
Ve
hayattan hep muzdarip
Virgüllü
konuşan bir deliyi andırıyor
Sözleri
aynı benim gibi
Yapışıp
geçmişin yakasına
Hesap
sorsan da her defasında
Hüzün
peşini bırakır sanma asla
Benimle
kalsan da hep aynı yaşında…
Abdussamed Yılmaz



Yorumlar
Yorum Gönder